Tükeniş | Ercan Taner (Sözcü) | Bazı maçlar vardır. Seyretmeden sonuca bakarsınız, ilk yarıdaki 1-1'lik skoru görünce, “Galiba iyi bir ilk yarı oluyor, iki gol var, buna göre kaçan pozisyonlar, direkten dönen toplar da mutlaka vardır” diye düşünebilirsiniz. Ama maçın ilk yarısı yıllar önce televizyonlarda küçük çocuklar için yayınlanan “Haydi İyi Uykular” programı gibiydi. Temposu düşük maçta iki takımın attığı gollerde savunmalar uyudu; tıpkı maçı seyredenler gibi. İki takım da birbirinin üstüne gümbür gümbür gelemedi. Orta sahaları çabuk geçme düşüncesi, top kaybetme yarışmasına döndü!
İkinci devre topu yere indiren ve temposunda biraz kıpırdanma olan Göztepe, pozisyon arayışlarını yoğunlaştırdı. Benim gözlerim Falcao'yu aradı. Onunla verkaç yapmazsanız, rakip savunmanın arkasına atacağınız paslarda topu Falcao ile buluşturmazsanız, ani atakla ikinci golü de yersiniz. Göztepe gol sonrası tamamen kapanıp kontratak düşüncesine döndü. Galatasaray’ın düşüncesi bir an önce beraberliği sağlamak için risk almaktı. Kulübedeki alternatifleri oyunu döndürebilecek oyunculardan oluşmayan Galatasaray'da Adem ve Taylan'ın performansları son 18 dakikada pozitif olmadı.
Serdar’ın direkten dönen topu gol olsa maç erken bitecekti. Yine kaybetti Galatasaray. Galiba en iyisi ilk devrenin bir an önce bitmesi olacak Cimbom için.
Fişi daha erken çekebilirlerdi | Mehmet Demirkol (Fanatik) | Selçuk-Belhanda orta sahasının top yapma, pozisyon alma konusundaki zayıflığı dikkat çekiciydi. Zaman zaman savunmanın arkasına atılan uzun toplar dışında öndeki Falcao, Babel ve Feghouli yandan tamamlayan Mariano-Nagatomo’ya rağmen orta sahayı by-pass eden bir oyun oluştu. Halbuki bir pas takımı olmak hiç de zor olmamalı. Bu ekip topu alabilir, tempoyu belirleyebilir diye düşünüyorsunuz. Diğer yandan Göztepe’nin orta saha örgüsü çok daha iyiydi. Onlar da orta sahayı hızlı geçmeyi tercih ettiler ama daha kaliteli paslarla.
Castro ve Soner baskı yememelerinin de etkisiyle oyunu yönetebildiler. Bunda Palut’un Jerome’dan yararlanabilen ilk hoca olmasının da rolü var. Belki golcülüğü çok gelişmeyecek ama onu oyunun bir parçası yapması Galatasaray savunmasının başını ağrıttı. Savunma göbeğinin orta sahaya yakın durmasını engelledi. 2-1’in ardından girdikleri 3 net kontratak gol şansını değerlendirseler maçı çok önce bitirebilirlerdi.
Falcao çok fazla pas alamıyor. Ama bu seviyede işi bitirecek şanslar ayağına geldi. Hâlâ sakatlığın etkilerini atlamadı mı?Maçın starı: Serdar Gürler büyük oynadı. Son derece rafine her hareketinde işi değiştiren, top ezmeyen varyeteye kaçmayan etkili bir kanat oyununu büyüklerde sadece Nwakaeme’de gördük bu sene. 2. golde işin büyük kısmını ve golü Halil yaptı ama burada da doğru dokunuşla işi çözen o oldu.
Galatasaray az bile yedi | Şansal Büyüka (Milliyet) | Süper Lig’in ilk yarısı haftaya bitiyor. Geride kalmakta olan 16 hafta boyunca “Bu kadar davetkâr, bu kadar rahat” iki takım savunmasını ilk defa gördüm. Özellikle ilk yarıda Göztepe savunması... O kadar geniş alanlar bıraktı ki, Galatasaraylı oyuncular, Florya’da bile bu kadar rahat gezemez. Ama Galatasaray, rakip savunmanın bu “davetkâr” görüntüsünü bile kullanamadı. Attığı gol zaten kendi becerisinden değil, Göztepeli Gassama’nın ayağından kendi kalesine gitti.
Galatasaray’ın bu kadar rahat oynadığı, bir uzun topla pozisyon bulduğu dakikalarda Babel çok etkisiz kaldı. Düşündüm, hafta içinde parası üç gün geç kaldı diye Galatasaray Kulübü’ne protesto çeken bu Babel değil mi? Keşke Galatasaray’ın da “paranı verdik, oynasana be kardeşim” diye Babel’e protesto çekme şansı olsa...İkinci yarıda aynı “davetkâr” tavırlar Galatasaray savunmasından geldi. Göztepe’nin oyunu 2-1’e getirdiği dakikalarda skor çok açık 4-1’e gelirdi. Böyle farka gitmesi, aslında skorun 2-1’e kalmasından daha kolaydı. Göztepe zoru yaptı, farkı bulamadı. Serdar işbirliği ile çok hızlı bir gole imza atan Halil, iki mutlak fırsatı kaçırmasa, Jerome çok elverişli durumda topu Muslera’ya nişanlamasa, Serdar’ın vuruşu direkten dönmese, Galatasaray için “yılın en uzun gecesi” tam bir kabus olurdu.
Elbette benzer durum, Galatasaray için de geçerli... Sakatlığı, fizik gücü ne olursa olsun, Falcao gibi bir dünya markası Beto ile karşı karşıya kaldığı pozisyonu gol yapmalıydı. Falcao o kadar etkisiz vurdu ki, Beto gibi bir tecrübeye o topu yatıp almak zor olmadı. Hemen sonrasında bomboş durumda Adem’in dışarı giden son derece kötü ve etkisiz kafa vuruşu...
Savunmalar bu kadar “davetkâr” olurken, orta sahalar “otoban” hızıyla geçilirken, hücumcular bu şansı kullanıp “Bol keseden” pozisyon harcamasa, bu maç iki tarafın atacağı dörder-beşer golle biterdi. Kabul edelim ki, daha fazla pozisyona giren, daha fazla kaçıran Göztepe oldu. Fatih Hoca, “Savunmada sorun yok, gol atamıyoruz” demişti. Göztepe maçında güvendiği dağlara kar yağdı, savunma çöktü. Galatasaray’ın ağlarında gördüğü iki gol, savunması dikkate alınınca, yiyebileceği en az goldü.
Göztepe savunmada çok geniş alanlar bıraktığı ilk yarıyı kazasız-belasız atlattıktan sonra, ikinci yarıdaki mücadelesi ile hakkı olan galibiyeti aldı. Atabileceği en az golü atarak... Galatasaray’ı tanımakta zorlanıyorum, Fatih Hoca’yı tanımakta zorlanıyorum, son iki yılın şampiyonu futbolculara inanamıyorum. Ne oldu size böyle, ne oldu?
Penaltıları atladı | Deniz Çoban (Fanatik) | Uzun aradan sonra 3 büyük takım maçı yöneten Serkan Tokat vasatın altında kaldı. Göztepe’nin penaltı beklediği iki pozisyon yaşandı: İlki 33’te Mariano ile Serdar arasındaydı. Mariano’nun topla oynama şansı yoktu. Hareketli olan Serdar’ı bozmak için sol koluyla ona bir hamlesi oldu. İkinci pozisyon ise 45+1’de. Topla ilerleyen Napoleoni’ye, Donk’un top niyeti olmadan koluyla hamlesi var.
Bu tür pozisyonlarda “İtmenin şiddeti rakibi bozmaya yeter mi?” sorusunun cevabı aranır. Bu cevap tamamen sübjektiftir, kişiden kişiye değişir. Hakem kararını böyle pozisyonlarda çok fazla eleştiremezsiniz. Fikrim iki pozisyonda da penaltı kararı verilmesi, özellikle 2. pozisyonda, daha doğru. VAR’ın müdahale etmeme nedeni de ‘sana göre/bana göre’ bir durum olması...